HERKES istediği gibi KONUŞSUN DİYE...
  Ekonomi
 






<



Ekonomi yorumları üzerine yorumlar...
 
 
Ekonomi çok geniş bir bilimdir. Haliyle bir ülkenin ekonomisi de çok geniş bir konudur. Ama, görülüyor ki kur-faiz ikileminin içine tıkılmış olan Türkiye'de ekonomi adına konuşulanlar ve ekonomi için yapılan yorumlar gene kur ve faiz ikilisi ile bunun yan bağlantılarına kadar ancak uzanıyor. Ekonomik teorinin çok önemli bazı bölümleriyle günlük ekonomik hayatımızın çok önemli belirleyicileri sanki yokmuş muamelesi görüyor. Bu 'dar kapsam' meselesi işin bir yönü. Bir diğer yönü de ülke ekonomisi konusundaki yorumların 'bağımsızlığı' meselesi var. Zira, ekonomi çoklu varsayımlar ve çoklu sonuçlar bilimidir. O nedenle yapılan yorumların doğruluğundan çok bağımsızlığı önemlidir. Hele, ülke çapında siyasetçisinden işadamına, bürokrattan-teknokrattan görsel ve yazılı medya mensuplarına kadar birçok kişi sabahtan akşama yorum yaparsa, acaba yorumların bağımsızlığı kaybolur mu diye bir soru kafamızı çoktan beri meşgul ediyor. Birkaç örnekle bu konuyu ele alalım. Konu da Türkiye'nin takılı olduğu kur-faiz konusu ve bunun yan bağlantıları olsun. En tepeden, siyasetten başlayalım ve örneğin ekonomiden sorumlu bakanı alalım. Bu bakanın işi, Türkiye'nin içinde olduğu koşullarda mevcut kamu borcunu en düşük maliyetle çevirmektir. Yani, borcun faizi düşük olacak, para gürül gürül akacak. Böyle bir istek gayet doğal. Biz de o konumda bir bakan olsak bizim de en büyük hedefimiz bu olur. Olur da, acaba o zaman biz, yurtdışından gürül gürül para akması için ödediğimiz yüksek net faiz yükünün, değerlenen ülke parasının maliyetinin sonuçlarını ne dereceye kadar algılayabiliriz ve uygulanmakta olan politikalar ile sonuçlarının doğruluğunu kamuoyu önünde ne dereceye kadar bağımsız yorumlayabiliriz? Bakandan Merkez Bankası'na geçelim. TCMB'nin WEB sayfasını açtığınızda bir kutsal ibare hemen gözünüze çarpar: "TCMB'nin temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir". Bunu sonsuza kadar destekleriz. Birçok ülkede olduğu gibi bu ibare merkez bankalarının bağımsızlığını perçinleyen ilkedir. Bizde de, temelde, TCMB uygulanmakta olan politikaları -ki onların oluşmasında IMF de, Dünya Bankası da ve de hükümet de söz sahibidir- bu temel amaca yönelik bağımsızlığı içinde uygular. O nedenle de, zaman zaman, politikaları eleştirenler "TCMB'nin bir diğer görevi de ekonomide istihdamı (diğer bir deyişle genel gidişatı ve özellikle büyümeyi) sağlamak ve sürdürmek değil midir diye sorgu sual ederler. Ama, merkez bankaları yetkilileri her zaman bağımsızlıklarını ve temel hedeflerini öne sürerek 'Onlar bizim işimiz değil' derler ve işin içinden çıkarlar. Merkez Bankası yetkilisi olsak biz de öyle deriz ve mevcut uygulamaların sürdürülmesini isteriz. Zira, Türkiye'de siyasetçiler Merkez Bankası'nın bağımsızlığına karşıdırlar ve ona sık sık tasallut etmek isterler. Ama, acaba bankanın kendi bağımsızlığını savunmak için öne sürdüğü gerekçe uygulanan politikaların yorumlanmasının bağımsızlığını engellemez mi? Siyasetçiler bağımsızlığa tam saygı duysalar Merkez Bankası yetkilileri görevlerini ve de uygulamaları daha farklı yorumlamazlar mı? Bu soru hep kafamızı tırmalar. Bir başka örnek. Bankacıların ekonomi ve ekonomiyi etkileyen uygulamalar konusundaki yorumları tam bağımsız olabilir mi? Alalım Türk bankalarını ele. Eskisine kıyasla daha kontrollü olsalar da, açık pozisyonla kendilerini fonladıklarını bilmeyen yok. 1.45 TL'den açtığınız bir döviz açık pozisyonunu bir yıl sonra 1.35, hatta TL 1.45'ten, kapatma fırsatının yarattığı kâr cazibesi karşısında bir bankacının ülkede uygulanan politikaların doğruluğu hakkındaki yorumlarının tam bağımsız olduğunu savunabilir miyiz? Örnekleri daha çoğaltabiliriz ama yerimiz dar. Ama, bu konu, kanımızca, uzun vadeli ekonomik sağlığımız açısından oturup düşünmeye değer.

KORKMAZ İLKORUR
 
   
 





<

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol